C Kuşağı

“Sizler C kuşağısınız. 3C çok önemli: Connection(bağlantı), Communication(iletişim), Colloboration(işbirliği). Artık herkes birbiri ile internet üzerinden çeşitli araçlarla, çoğunlukla facebook gibi tanışıyor. Hayatınız boyunca birbirinizi görmeyecek olsanız da birbiriniz ile ilgili pek çok şeyi biliyor, resimleri görüyor ve fikir sahibi olabiliyorsunuz. Osaka’daki birinizin yemek tarifini Talin’deki bir diğeriniz kendi mutfağında deniyor.
Ve siz buna “connection” diyorsunuz. İşte sizin jenerasyonun en büyük açmazı da burada. Birbiriniz ile bağlantıdasınız ancak dünyada olan bitenle bağlantınız kopuk. Oysa bağlantıyı kalben, içten kurmanız gerekir ki dünyayı değiştirmek için bir
katkınız olsun.”
20130515-081345.jpg
Duke Üniversitesinin bu yılki mezuniyet töreninde Melinda Gates kelimlere aynı olmasa da yukarıdaki konuşmayı yaptı.
Gerçekten de şu anda yaşanan en büyük sıkıntının yeteri kadar bağlanamamak olduğunu düşünüyorum ben de. Bu müthiş bir baskı yaratıyor. Herkes anlaşılmak, duyulmak ve en önemlisi dinlenmek istiyor. İstirahat etmek anlamında değil:) dinleme en önemli meziyetlerden biri. Birini sadece onun için dinlediğinizde, kendi merakımızı gidermek için değil de onun için merak ederek dinlediğimizde inanılmaz bir değer yaratabiliyoruz.
Kendimizi, dünyanın geleceğini emanet edeceğimiz C kuşağı çocuklarımızın çoğu ise tamamen kendilerine dönük, kimse için şurdan şuraya gitmeyen çocuklar olarak yetişiyorlar. Fark yaratmayı en çok facebook arkadaş sayısı, twitterdaki takipçileri olarak algılıyorlar gibi gözlemliyorum. Tabii ki sadece Türkiye’deki çocuklardan bahsedebilirim ancsk. Esasen ne kadar çok arkadaş o kadar derin bir sorumluluk üstlendiklerinin farkına vardıklarında sosyal medyanın gücünü bu dünyada en ufacık da olsa birşeyleri iyileştirmek için kullanabileceklerini görecekler.
Sanal dünyada “beğenmedim” diye işaretleme şansı yok örneğin. Bu başta en çok hoşuma giden tarafıydı facebook’un açıkcası. İtirazımız varsa yorum kısmına yazabiliyoruz. Yazım dünyasında da bu çok riskli oluyor. Herkes kendi iç sesi ve tonlamasıyla okuduğunda basit bir “sana katılmıyorum manasına gelen “beğenmedim” işaretlediğinde oluşacak etkiden daha büyük bir negatif etki yaratılabiliniyor.
“Yüzyüze, dizdize, cancana” bağlantı kurmanın kolay olmadığı gerçeği bizleri sanal bağlantının dayanılmaz çekimine kaptırıyor. Birine çok daha kolay arkadaşlık teklif edebiliyoruz artik. İtiraf ediyorum; ilk defa liseden bir erkek arkadsşıma facebook’ta arkadaşlık teklif ederken çok zorlanmıştım; ya ona çıkma teklif ediyorum sanırsa diye. (X kuşağı bu deyimi anlayacaktır:)) Bunun gibi gerçek hayatta hoşumuza gitmeyen biri ile yüzleşmek, konuşmak yürek isterken; orada birini, bir grubu kolaylıkla “arkadaşlarımdan çıkar” diyerek yok edebiliyoruz hayatımızdan. Biri bizi arkadaşlarının arasından çıkardığında da o kadar da takılmıyoruz değil mi?
Önce sormalıyız;
Kendimle ne kadar bağlantıdayım?
Dışardan koç konumda bakacak olsam hangi aktivitelerimi “beğendim” veya “beğenmedim” olarak işaretlerdim?
Cancana bağlanmak adına bir tek şeyi farklı yapacak olsam o ne olurdu?