Duygusal Dürüstlük

Alain de Botton’un editörlüğünü yaptığı “The School of Life” serisinin Philippa Perry tarafından yazılan “How to Stay Sane” kitabını bu hafta okuduktan sonra bende kalanları yazmak istedim.

Felsefe ile ilgilenenlerin kendilerine sormayı pek sevdikleri biraz kuantum kokan, biraz Schrödinger’in kedisi hikayesini anımsatan sorusu ile hikaye başlıyor. “Ormanda eğer bir ağaç devrilirse ve kimse hiç bir şey duymazsa gerçekten bir ses çıkmış mıdır?” Aynı sorunun öznesi insan olarak tanımlandığında,  varolabilmek için diğer insanlara ihtiyacımız olup olmadığını sormaya başlayabiliriz.

Bu noktadan hareketle Perry ilişkilerimizde duygularımızı ne ölçüde dürüstçe paylaşabildiğimizi farketmemizi sağlayacak (aile terapisti Virginia Satir tarafından geliştirilen) yaklaşık yarım saat sürecek bir çalışma önerisi paylaşıyor. İkili ilişkiler ya da gruplarda belirli zaman aralıklarında tekrarlanmak üzere  uygulanması önerilen bu çalışmayı ben denediğimde sonuç gerçekten çok keyifli oldu. Biraz denenmiş yemek tarifi paylaşmak gibi de olsa, iyi çalıştığını söylemek durumundayım.

Çalışma beş temel başlıktan oluşuyor. İster iki kişi, isterse beş kişi olsun sıra ile başlıklar hakkında konuşuluyor. Karşı taraf(lar) sadece dinliyorlar, yapabilecekleri yorum teşekkür edebilmek ile sınırlı.

Birinci Başlık: Takdir

Çalışma önce takdir turu ile başlıyor. Takdir cümleleri ne kadar spesifik bir davranışı tanımlayabilese o kadar değerli oluyor. “Seninle birlikte olmaktan hoşlanıyorum” yerine “Öğle arasında sadece nasıl olduğumu sormak için beni araman kendimi değerli hissetiriyor” demek gibi Tahmin edebileceğiniz gibi “eğer” gibi koşullar barındıran ifadeler bu bölümde geçerli kabul edilmiyorlar.

İkinci Başlık:Yeni Bir Bilgi

Bu turda bu hafta diş hekiminden aldığınız kontrol randevunuzu  ya da geçen hafta lise yıllığına bakarken neler hissettiğinizi yeni bilgi olarak iletebilirsiniz. Tek koşul kendinizle ilgili daha önce paylaşmamış olduğunuz yeni bir bilgi olması.

Üçüncü Başlık: Bir Soru

Merak ettiğimiz bir varsayımı soruyoruz bu aşamada. “Geçen sabah günaydın demeden geçtiğinde bana mı kızgındın, yoksa beni görmemiş miydin?” iyi bir soru olabilir. Kendi varsayımlarımızı dile getirmek için iyi bir fırsat olmakla birlikte diğer kişi(ler)in yanıt vermek gibi bir zorunluluğu da bulunmuyor. Sadece teşekkür etmek, ya da kısaca yanıt vermek olası iki seçenek bu turdaki.

Dördüncü Başlık: Bir Şikayet ve Devamında Değişim Önerisi

Koçluk yaklaşımıyla ne ölçüde örtüşdüğünü sorgulasam da orjinal çalışmaya sadık kalmak istedim. Şikayeti çözüm için fırsata dönüştürebiliyorsak, etkileşimin odağını çözüme taşıyabiliyorsak iyi çalışıyor aslında.

Beşinci Başlık: İstekler, Umutlar ve Düşler

Benim en sevdiğim tur bu oldu:-) Karşımızdaki kişinin düşlerini duymak bize iyi geldiği gibi ona da o kadar iyi geliyor ki. Düşleri, istekleri ifade etmek ve böylece onların enerjilerini beslemek devamında gerçekleştiriyor olmanın da ilk adımı…

Ayda bir ya da iki gün böyle bir çalışmaya zaman ayırdığınızda ve sonrasında ilişkinizi değerlendirdiğinizde daha dolu dolu, keyifli anılarınız olacağını vaadiyor Philippa Perry.

Mine Kobal Ok