Hayata Dokunanlar

‘Kimseye bir şey öğretemezseniz; sadece cevabı kendi içinde bulmasına yardımcı olursunuz.”
Galileo’nun bu sözüne istinaden…
Hayatımıza giren insanlar… hayatımızdan çıkan insanlar.
Kimisi iz bırakır, kimisini hatırlamayız bile.
Sadece bir rastlantı mıdır?
İhtiyacımız olduğu için mi hayatımıza girmişlerdir?
Hayatımıza giren insanlar hep yanımızda mı olacaklardır?
Ben rastlantılara inanmayan bir insanım. Hayatımda olan her şeyin bir sebebi olduğuna inanırım. İyi veya kötü. İşte bu sebepten hayatıma giren insanların da bir sebeple girmiş olduklarını düşünürüm. Bazı insanlar içimizde yara açarlar bazıları da o yaraların kapanmasını sağlarlar.
Hayata dokunabilen insanlar diye bir tanımım var benim. Bu insanüstü bir özellik değil aslında. Bir insanın hayatına dokunup, o kişinin mutlu olmasını sağlamak için bir ilişkiniz olması da şart değil.
Yolda yürürken gördüğünüz bir çocuğa gülümsemeniz bile onun hayatı sevgi dolu algılaması için yeterlidir.
Takside giderken şoför ile sohbet etmeniz onun kendini görünmez hissetmemesini sağlar.
Hastanelerin bekleme salonunda ağlayan bir hasta yakınının yanına gidip sadece elini tutmanız onun yalnız olmadığını düşünmesi için yeterlidir.
Kendini kötü hissettiği için çevresine duvar örmüş bir insan ile duvarın üzerinden iletişim kurmanız onun duvarları yıkıp hayata dönmesi için yeterlidir.
Kısacası bir hayata dokunmak çok zor değildir.
Hayatla, kendi ile barışık, çevresini görmezden gelmeyen herkesin yapabileceği bir şeydir bu.
Hayatta at gözlükleri ile dolaşmak insanları birçok gereksiz yükten kurtarabilirken kendisinin ihtiyacı olduğu anda “neden kimse beni umursamıyor?” deme hakkını da elinden alır o insanın.
Arkadaşlarımız, dostlarımız bir sorununu anlattığında önemsememek, kötü olduğunu düşündüğümüz veya bildiğimiz halde şimdi onu çekemem demek, hayatta yaşadıkları nedeniyle mutluluğun tadını çıkaramadığını fark ettiğimizde bunun için uğraşmamak, kendini dipte hissederken gözlerinin içinin parlaması için bir el uzatmamak , ben bunu yapmayı düşünüyorum dediğinde sonu kötü olabilecekse bile onu uyarmamak en kolayıdır. Hiçbir yük almaz insan omuzlarına kendininki dışında.
Bir arkadaşım insanların hayatına dokunabildiğimi söylemişti. Onların eksik parçalarını tamamladığımı. Bu konuşmadan sonra çok düşünmüştüm. Gerçekten ben insanların hayatına dokunabiliyor muyum?
Bugüne kadar bu konuyla ilgili bir kararım yoktu açıkcası
Ama koçluk şapkası takmaya başladığım şu yeni dönemden sonra artık eminim
Ben insanların hayatına dokunmayı –başarmayı- başardım
Kişilerin yaşamlarını daha anlamlı kılacak, hayat kalitelerini iyileştirecek, kendi hayatları üzerinde ki kontrolü sağlamanın yolları hakkında kendilerine sorabilecekleri sorularım var artık benim .
Yürümeye başladığım bu yeni yol, bana yeni ufuklar, yeni renkler, yeni insanlarla tanıştıracak yüzlerce fırsat sunacak.
Kolay bir yolculuk mu diye sorarsanız ?
“Kolayı istediğimi kim söyledi ki “