Israrcı Olmak ile Kararlı Olmak

Israr edenler var etrafımda. “Lütfen bir kaşık daha al” dan başlıyor yelpaze, taa “Almazsan ölümü gör” e kadar gidiyor.

Kariyerim boyunce gözlemlediğim pek çok yönetici oldu. Gerek benim deneyimlediğim, gerekse de başkalarının anlattığı, koçluk yaptığım müşterilerimde gözlemlediğim veya onlardan dinlediklerim sayesinde epeyce zengin bir listem var.

“Israrcı” olan tipleri şöyle tarif edebilirim. Mutlaka takım üyelerinin kendi yönlendirdiği şekilde sonuca ulaşmalarını isterler. Olamayacak işleri bile bu tarzlarıyla  zorlarlar. Belki de tesadüfen başarıyı yakaldıklarında “bak ben söylemiştim” derler. Başarısız olunduğunda da “Siz beceremediniz, hadi bakalım bundan ne ders aldınız” diye sorarlar.  Onlarla çalışmak çok zordur. İlk fırsatta herkesin gidesi vardır. Yanındaki çalışanların kalplerini kırar, sonra özür dilerler.  Oysa kalp kırılmıştır bir kere.

Arundhati Roy’un  “Küçük Şeylerin Tanrısı” adlı kitabında, küçük kız çocuğu kalp kırdığında annesine yalvarır, “Lütfen bana bir ceza ver ve sonrasında beni affet” der. Anne ise “Başkalarına da böyle davrandığında bir ceza alıp bu yaptığından kurtulamazsın. Hayır sana bir ceza vermeyeceğim, bunu yapmış olduğundan dolayı  seni daha az seveceğim” der. “Unutma” diye ilave eder, “Başkalarına da böyle davrandığında onlar da seni daha az seveceklerdir’.

Daha az sevilmeyi önemsemeyebilir bir kısmımız. Önemli olan içten içe kendimizi sevmeye devam ediyor muyuz böyle davranınca? Zor soru doğrusu; sorması ve içtenlikle doğru yanıtlanması kolay değil. 

Değişim, Gelişim, Farkındalık; sondan başa geliyorum işte…

Karalı olanlar ise hedeflerinden asla vazgeçmezler. Bunu yaparken, onları hedefe götürecek şekilde esnerler ancak. (omurgalı olarak tabii ki). Hayırı kabul etmezler. Tatlı tatlı ısrar ederler. Kararlı biri olarak onları ısrarcıdan ayıran şey, işe ve başarılı bir çıktıya odaklı olmalıdır, kendi dediğine değil:))

 

Can Karaburçak