Mutluluk Paradoksu

 “Kendinize mutlu olup olmadığınızı sorarsanız, mutluluğunuz sona erer.” John Stuart Mill

 
Biraz kelimelerle ve devamında ardındaki algoritmalarla oynamak istedim bugün. Bir saptama ve ardından üç soru
 
Saptama: Aristo’nun referansıyla mutluluğu yaşam amacı olarak tanımlayabiliyoruz.
 
Soru Bir: Mutluluğun yaşam amacı olması onu üzerinde düşünmeye değer bir konu yapmaz mı?
Soru İki: Mutluluğun üzerinde düşünerek ne elde etmeye çalışıyoruz?
Soru Üç: John Stuart Mill’in cümlesinden hareketle neler sorabiliriz?
 
Birinci Soruya Yanıtım
“Evet”, mutluluk kesinlikle üzerinde düşünülmeyi hakeden bir konu, ancak farkındalıkla yaşamanın, her anın tadını çıkarıp çok şükür diyebilmenin dışında mutluluk hakkında düşünmenin, okumanın ve içtenlikle ifade edebilirim yazmanın, daha da mutlu olmayı beraberinde getirdiğini söyleyemiyorum. Çok kitap okumanın, çok araştırma yapmanın sonuç olarak çok biliyor olmanın kimseyi bilge yapmayacağı gibi…
 
Kitapçıların en geniş raflarını ayırdıkları kişisel gelişim kitaplarının bir çoğu mutluluk için tavsiyeler sunmanın ötesinde, daha magazinsel bir yaklaşımla işin sırrını açıklıyorlar. Ya da bu alanda akademik çalışmalar yapan bilim adamları yıllar süren araştırmaların sonucunda kendisini daha mutlu olarak gören kişilerin alışkanlıklarını modellemeye çalışıyorlar. Martin Seligman’ın pozitif psikolojiye temel oluşturan araştırmaları, mutlu insanların daha sosyal kişiler olduğunu ortaya koyması bu anlamda tanıdık, öngörülebilen ve akredite edilmesinin iyi geldiği bir bilgi olarak değerlendirilebilir.
 

İkinci Soruya Geldiğimizde
Dilimizin ucuna gelen ilk yanıt daha mutlu olmanın yolları ise bu noktada neden- sonuç ilişkilerini şerh olarak eklemek isterim. Bir ekonomist olarak varsayalım deyip, devamında bir kaç kısıtlamayı getirebilmenin rahatlığını kullanarak, neden-sonuç ilişkilerini daha net görebilmek için Martin Seligman’ın örneğinden hareketle ilerlemek istiyorum.
Sonuç: İnsanların kendilerini daha mutlu hissetmeleri
Ortak yön: Daha sosyal insanlar
 
 
Çıkarım: Daha mutlu olmak için daha sosyal mi olmalıyız?
Sadece daha mutlu olmak amacıyla sosyal ilişkilere zaman ve enerji yatırımı yapmanın mutluluk üzerinde olumlu bir katksı olabileceğini düşünmüyorum. Daha sosyal ve daha mutlu kişiler sadece mutlu olabilmek için eş ve dost yatırımı yapmış olabilirler mi? Yoksa üzerinde düşünmeden yaptıkları eş dost ilişkilerinin doğal sonucu mu mutluluk? Konu mutluluk gibi kocaman ve modellemeye pek de uygun olmayan bir başlık olduğunda, neden sonuç ilişkisinin karşılılık prensibinden de söz edemiyoruz.
 
Üçüncü Soru’ya Notlar
John Stuart Mill, sorgulamanın sonucunda sadece memnuniyetsiz bir Sokrates’e dönüşebileceğimizi ve mutluluk için ise hiç bir beklentinin olmadığı cehaleti yanıt olarak işaret eder.
Soru: John Stuart Mill ve Homer Simpson bir akşam yemeğinde bir araya gelseydi neler konuşurlardı? Hatta daha da spesifikleştirirsem Homer’ın beynindeki boya kaleminin olduğu bölüm çekimlerinin hemen sonrasında yemeğe çıksalar neler konuşurlardı?
 

Bir Kaç Cümle ile Simpsons Bölümü
Homer her zamanki Moe’nun yerinde Barney ile yaptığı konuşma sonrasında doktora gider. Devamında biz izleyiciler, çok tanıdık olduğumuz burnuna leblebi tıkıştırılması misali, küçükkten Homer’ın bir kutu boya kalemini burun yoluyla beynine göderdiğini öğreniriz. Homer o bölümde daha önce yapılan operasyon sonucunda hala bir boya kaleminin beyninde unutulmuş olduğunu öğrenir. Küçük bir işlem ile beynindeki boy kaleminden kurtulan Homer, IQ düzeyinin 55’den 105’e yükselmesiyle bambaşka birine dönüşür. Rubik kübünü çözen, klasik müzik dinleyen ve nükleer fabrikadaki çalışma arkadaşlarını örgütlemeye çalışan Homer yeni entellektüel yaşamında Lisa ile yakınlaşmaya başlar. Ancak eski yaşamındaki bira içen, televizyon karşısında uyuklayan, hiç bir tasası derdi olmayan Homer’ın daha mutlu olduğunu keşfeder. Bu noktada bir karar vermesi gerekir ve boya kalemiyle birlikte yaşamayı seçer. Doktorlar boya kalemini tekrar burnundan sokmayı reddettiği için, Moe barda yavaşça eski mutlu Homer’ı geri getirecek operasyonu gerçekleştirir.
 
Mill, Simpson’a ikinci operasyonu için neler söylerdi?
 
Ve Mutluluk
Mutluluyum diyebilmek için sevdiğimiz insanlara, güzel geçen anlara, keyifli bir eve, eğlenceli bir işe, özetle kendimizin dışında farklı destekleyen/ pekiştiren faktörlere ihtiyacımız var. Mutluluk biraz da tesadüflerle, sürprizlerle geldiğinde keyifli oluyor. Planlanmış, şablonlara oturtulmuş neden sonuç ilişkileri aynı tadı üzgünüm ki veremiyor. Yüz binlerce yıllık varoluş, binlerce yıllık felsefe, yüzlerce yıllık medya ve onlarca yıllık internet sonrasında yine en başa dönüyoruz.
 
Sokrates ve Konfüçyüs bilgeliği bilgisizliğin derinliğini bilebilmek olarak tanımladıklarında, sorgulamanın hazzından bugünün diliyle koçluktanbahsettiklerini yorumlayabilirim. Soru sormak, kendimiz hakkında, potansiyelimiz hakkında yeni bir şeyler keşfetmek, eş zamanlı olarak ne kadar bilemediğimizi de keşfetmek koçluğun çalışma alanı… Nasıl bir yanıtla karşılacağımızın garantisi olmadan, sorgulama cesaretini göstermek bizi daha mutlu kılar mı bilmiyorum. Bilmemek aslında işin keyifli yanı, ya da bu yanından keyif almayı öğremek, iyi bir ders olabilir…
 
Sonuç Olarak Mutluluk
Ancak mutlu olmak için sorgulamak değil, sadece yaşamak için sorgulamak kendime yazı sonunda çıkardığım ders cümlesi oldu. "Nasıl mutlu olabilirim?" sorusunu "Nasıl bir yaşam istiyorum?" diye değiştirdiğimde mutluluk amaç yerine sonuç olabilir mi?
 
Mine Kobal Ok