Oyun Penceresinden Bakmak

Bir koçluk sorusu: İşiniz bir bilgisayar oyunu olsaydı nasıl olurdu?

-Bilgisayar oyunları çok kolay değildir, bununla birlikte çok zor da değildir. Tam dozunda olduğunda hem keyif alırsınız, hem de biraz zorlanırsınız. İşinizde neler Sizi zorluyor, bununla birlikte zorlandığınız için nelerden keyif alıyorsunuz?

- Oyuncuları bilgisayar ekranının karşısına saatlerce bağlayan sihri, işinize taşıdığınızda bütün bir gün ne yapabileceğinizi düşünüyorsunuz? Bu soruya verdiğiniz yanıt Sizin tutkunuz, güçlü yönleriniz için de güçlü bir ipucu olacaktır.

-Oyunda karşınıza çıkan sürpriz canları, yardımcı malzemeleri, ek süreleri, bonusları işinize yansıttığınızda, fark ettiğiniz “bonuslar” neler? Siz birlikte çalıştığınız arkadaşlarınız için ne sıklıkta/ hangi bonusları sunuyorsunuz? Onlar için de keyifli bir oyun yaratabileceğimizi bilmek de iyi bir şey.

-Oyunlarda rekabet vardır. Bilgisayarla, zamanla, daha önceki oyuncularla ya da her kiminle oynuyorsanız onunla. İşinizde kimlerle rakipsiniz? Bu rekabetten neler öğreniyorsunuz? Kendi içinizdeki rekabete baktığınızda potansiyelinizi yansıtmak, kendinizin en iyi hali olmak için neler yapıyorsunuz? Zaman ile aranız nasıl?

-Oyunlar adları üzerinde oyundur, sonunda ölüm yoktur. “Game over” yazısı sonrası en baştan tekrar başlayabilirsiniz. İşte aslında sadece iştir, kendisinden daha çok bir şeyler beklemediğimiz sürece:-) Sonunda da ölüm yoktur, her zaman baştan başlanabilir. Önceki puanlarımızı kaybetmiş olsak da, canlarımız yenilenmiştir en azından. En önemlisi nasıl oynayacağımızı, rekabet kurallarını öğrenmişizdir. Yeni bir tur, yeni bir şansa ne kadar hazırız?

Eğer kariyerinize bir de koçluk pencerisinden bakmak isterseniz, oyun metaforunu seveceksiniz:-)

Son söz: Şansınız bol olsun:-)

Mine Kobal Ok