Sıradan Olmanın Tadını Çıkarmak
Hepimizin çok iyi biliyor olmasına rağmen, çarpıcılığından bir şey kaybetmeyen bir gerçek ile başlamak istiyorum bugün:“Tüm insanlık tarihinin her anlamda en obur ve en borçlu nesliyiz.”
Neden diye sorduğumda, ilk aklıma gelen yanıt “en” tutkumuz oluyor. En yüksek puanla sınavı kazanan öğrenci, en iyi satış yapan müşteri temsilcisi, en iyi çıkış yapan bölge yöneticisi, en sevilen arkadaş, en güzel eş, en zayıf kadın, en iyi anne, en iyi aile babası gibi uzayan bir “en” listesi yapabilirim. “En” olmaya çalışmak, mükemmeliyetçi bir yaklaşımla gelişimi de sağlayacaktır savına nasıl itiraz edebileceğimi bilmiyorum. Ancak şunu biliyorum ki hepimiz aynı isteklerin peşinde koşuyoruz. Hepimiz mutlu olmak istiyoruz. Hepimiz mutluluk için aşk, sevgi, sağlık ve para istiyoruz. 
 
Ya sandığımız kadar “biricik” ve birbirimizden farklı değilsek?Sıradan olmanın tadını ne kadar çıkarabiliyoruz? Bugünkü sorum buO
 
 
Sıradanlığı kendimize yakıştırmadığımızda daha çok, daha hızlı tüketmeye başlıyoruz. İnanıyoruz ki; X şampuanı kullandığımızda en güzel şaçlara sahip olacağız, çok bin lira borç ile X sitesinden ev aldığımızda çok huzurlu ve “seçkin” bir yaşamımız olacak, X parfümünü kulandığımızda alışveriş merkezinde herkes peşimizden gelecek, X hijyenik pedi ise hem kariyer hem de çocuk yapmamızı sağlayacak benzeri üç sayfalık örnek cümleyi hiç zorlanmadan yazabileceğimi düşünüyorumO Sonuç olarak “en” obur ve “en” borçlu insanlar olabilmeyi garantiliyoruz. Çünkü mutlu olabilmek için, sahip olmamız ve tüm olası dinamikleri kontrol altında tutabilmemiz gerekiyor. Risk almaktansa, tüketmeyi tercih ediyoruz. Belirisizlikle birlikte yaşamayı öğrenmek, kırılmak, incinmek, yaralanmak, risk almak anlamına geliyor. Bu durumda biz ne yapıyoruz, kaygılanıyoruz, bir sonraki adımda korkuyoruz, sonrasında ya savaşıyoruz ya da kaçıyoruz. Houston Üniversite’de on yıldan bu yana kırılganlık üzerine çalışan Brene Brown kırılganlığı tam sınırda yer alan bir durum olarak tanımlıyor. Yaşıyorsak savunmasız kaldığımız bir çok sahnenin de içinde bulmamız gerekiyor, “fasulyeden” oynamıyorsak eğer.
 
-Sevgilime “seni seviyorum” dediğimde, o ne diyecek?
-İş için ortaklık teklif ettiğimde, müstakbel ortak adayım nasıl yanıt verecek?
-Mamografi sonrası doktorum beni aradığında bana ne diyecek?
 
Hep merak ediyoruz ve merak ettiğimiz ve bizim için “önemli” ve “değerli” olan her sahne yumuşak karnımızın tüm darbelere açık olduğu alan. Ya kaygılarımıza, korkularımıza rağmen, incinme, komik duruma düşme, hata yapma risklerini taşıyarak “kalbinizden” gelen “cesaretle” hareket edeceğiz ya da vazgeçip bekleyeceğiz. Dr.Brown’un kırılganlığı tüm bu cümleler sonrasında sınırda tanımlasının nedeni, sevgi, paylaşım, neşe ve coşkunun doğum sancılarının yine aynı kırılganlığın çok yakınlarında olması…
 
Bunu fark ettiğimizde neler yapabiliyoruz? Bu farkındalık sonrası iki seçenek ile karşılaştığımızı düşünüyorum. Birinci seçenek çok daha “popüler” ve “eğlenceli”, ikincisi ise “maalesef” sıkıcıO
 
Önce birinci seçenek:
 
“Ben daha fazla tüketebilmek ve için çalışıyor olmak istemiyorum.”
“Hayatın tadını çıkarmak istiyorum.”
“Değişmek istiyorum.”
“Mutlu olmak istiyorum.”
“………………………………………………….”
“………………………………………………………………………”
 
“Yukardaki gibi cümleler sonrasında neler yapıldığını görüyorsunuz?” diye size sorsam, neler söylersiniz? Sorumu çok dikkatli sordum bu arada, “Siz ne yapardınız?” yerine “Diğer insanlar neler yapar?” sorusunun yanıtını merak ediyorumO
 
İlk kitapçıya gidilir ve kişisel gelişim kitaplarının önünde ciddi bir mesai harcanır. Sonuç olarak biraz spritüel konulara bulaşan, hafif Polyana tadında ve kitaba ödediğiniz paranın karşılığında size sırlar vermeyi vaadeden bir kaç kitapla ve bir kaç haftalık ev ödevi ile ayrılınır. Kitapların yeterli gelmediği, daha akut bir çözüm arayışının istendiği durumda ise ise bir günlük programlarla huzur, mutluluk, kendini keşfetmeyi vaadeden kurslar araştırılmaya başlanır. Söz konusu araştırma, genellikle kim neye katılmış, ne kadar memnun olmuş ve kaç para ödemiş ile sınırlıdır. Sürecin devamını biraz akışa bırakmak gerekiyor sanırım, artık bahsi geçen kişi ne kadar şanslı ise o ölçüde herkesin birbirine sarıldığı, sevgi yumağı olunduğu, bol bol göz yaşının döküldüğü “kardeşlerle” buluşabilir, kısmet ise tabii kiO Değilse bu durumlar için çalışılmış spiritüel yanıt, “evren bizim için en doğrusunu biliyor” tadında hiç gecikmeden gelir. Bu kez de kişisel gelişim yerine kaderci bir yaklaşımla kabulleniş baş rolü üstlenir.
 
İkinci seçeneğe gelince:
 
Bu ilki kadar eğlenceli bir seçenek değil, biraz daha meşakkatli uzunca bir yolO 
Okumaktan,
dinlemekten,
görmekten,
dokunmaktan,
yaşamaktan,
anlamaya çalışmaktan,
anladıklarını uygulamaktan,
uygularken karın ağrıları çekmekten,
gerçekten kalpten gelen bir inatla –cesaretle- vazgeçmemekten,
bir sonraki adımı attığınız zeminin ne olduğunu bilemeden yürüme cesaretini göstermekten,
kırılmayı ve utanmayı göze almaktan,
gerçekten şükretmesini öğrenbilmekten,
çevrenizdekilerin size dokunmasına izin vermekten,
olduğunuz gibi olmaktan, özetle “sıradan” olabilmekten bahsediyorum.
 
Sıradan olmayı kabul ettiğimizde, bir şeyleri sadece “moda” olduğu için kovalamaktan vazgeçebiliriz.
Sıradan olmayı kabul ettiğimizde karşımızdakinin neler hissettiğini anlayabiliriz. Sıradan olmayı kabul ettiğimizde korkularımıza rağmen var olabiliriz.
 
Hep kazanmak istediğimizde, hep kabul görmek istediğimizde, hep en özgün ve biricik olmayı istediğimize risk almaktan ve korkacak senaryolardan kaçıyoruz. Tüm bu karın ağrılarını yok edecek garantiyi sunan seçim ise bir şekilde hissizleşmek. Antidepresanların bu anlamda en kestirme yol olduğunu öğrenir öğrenmez, “en obur nesil” sıfatının hakkını verecek kadar tüketiyoruz biz de… Korkularımızı, kırılganlıklarımızı uyuşturmanın yan etki profili ise eş zamanlı olarak neşemizi, coşkumuzu, yaratıcılığımızı da uyuşturmak anlamına geliyor.
 
Sıradan insan korkuları, kırılganlıkları ile birlikte neşeyi ve coşkuyu da yaşabilen insansa, tüm bu duyguları yaşayabilmek için diğer insanlara ihtiyaç duymaktadır. Gerçekten kendimiz olarak yaşadığımız ilişkiler bizi heyecanlandıracak, üzecek ve sevindirecek ilişkilerO
 
Son sorular:
-“Sıradan olmak” sizin için ne anlam ifade ediyor?
-Sıradan olmanın, var olmanın tadını çıkarmak için ne kadar “sahici” olabilme cesaretimiz var?
-Korkularınızı, kaygılarınızı kabul edebilmek için neler yapıyorsunuz?
-Yaşamınızın farklı alanlarını değerlendirdiğinizde ne kadar “fit” olduğunuzu söylebilirsiniz?
-Daha da fit olabilmek için neler yapabilirsiniz?
-Çevrenizde yanında “sıradan” olabildiğiniz kimler var?
-Yaşam Sizin için bir oyun alanı mı, yoksa savaş alanı mı?
Mine Kobal Ok