Yeni Nesil Çalışıyor
“Çocuktan al haberi” gibi bir başlık sonrasında ilk akla gelebilecek bir hikaye örneği ile başlamak istiyorum bugün…
İlkokulda resim dersinde öğretmen çocuklardan istedikleri bir konuda tüm yaratıcılıklarını kullanarak bir resim yapmalarını ister. Daha sonra öğretmen sıra çocukların yanlarına giderek onlara ne resmi yaptıklarını sorar ve devamında birkaç yorum cümlesi ile öğrencilere yardımcı olur. Öğretmen hikayenin ana karakteri öğrenci kızın yanına geldiğinde yine aynı soruyu sorar.
-“Ne resmi çiziyorsun?”
Küçük kız çizdiği resme o kadar odaklanmıştır ki, başını bile kaldırmadan yanıt verir.
-“Tanrının resmini çiziyorum.”
Öğrenmen hiç hazırlıklı olmadığı bir yerden yakalanmıştır. Tren, ev, gemi, çayır ve çimen resimleri yapmaya çalışan çocuklar için renk, şekil önerileri yapabilirken, Tanrı’nın resmi için ne diyeceğini bilemez bir şekilde, ikinci bir soru yöneltir.
-“Çok güzel, ancak kimse Tanrı’nın nasıl göründüğünü bilmiyor ki…”
Küçük kız, öğretmeninin ne kadar zorlandığını hiç fark etmeden, resmine aynı yoğunlukla devam ederken, düşünmeden şu yanıtı verir.
-“Biliyorum, ben resmimi tamamladığımda öğrenecekler işte.”
 
Hikaye bu kadar… Küçük kızın resminin neye benzediğini hiç bileyeceğiz, bununla birlikte öz güvenini ve yaratıcılığını takdir edebiliriz. Bugünün yazısının başlığına dönecek olursak, bu küçük kız bu yıl okula başladıysa yaklaşık on altı yıl sonra iş yaşamına atılacak. Şu anda almaya başladığı eğitim onu on altı yıl sonrasına hazırlamaya çalışıyor. Bugünkü eğitim sisteminin, günümüz iş dünyasını ne ölçüde yakalayabildiğini tartışırken, gelecek için çok da ayağı yer basan yanıtlar verebilmek mümkün olmayacaktır. Kimse önümüzdeki beş yıl içinde neler olacağını, iş modellerinin nasıl değişeceğini bilemezken, yeni nesli iş dünyasına hazırlamak ve eş zamanlı olarak da iş dünyasını yeni nesle hazırlamak üzerinde çok konuşacağımız bir gelişim konusu olmaya aday.
 
Değişimden bahsettiğimizde ilk aklımıza gelen cümleler tartışmasız teknoloji ile ilgili olmaktır. Bilginin yarılanma ömrü her geçen yıl hızla kısalırken, iş yapış şekilleri, organizasyonel yapılanma ve çalışanın rolleri ile ilgili tüm bildiklerimizi tekrar sorgulamaya hazırlanmaktayız. Dijital teknolojinin ilerleme hızına ilişkin net bir cümle bir kuramazken ve uzmanların gelişim öngörüleri üzerinde hem fikir olabilmeleri imkansızken, kesinliğinden emin olarak söyleyebileceğimiz yeni neslin bu değişime çok daha rahat uyum sağlayabileceği olacaktır. Yeni nesil dijital teknoloji ile ilkokul öncesi yaşlarda tanışıyor. Dolayısıyla yeni neslin teknoloji ile ilişkisi bizlere göre çok farklı bir düzeyde yaşanıyor. Biraz daha açmak gerekirse; ben otuz yedi yaşındayım ve internet ile üniversitede öğrenciyken tanıştım. (yaşıtlarıma göre çok iyi bir şeyden söz ediyorum) İşe ilk başladığım 1996 yılında, benim çalıştığım bankanın web sitesi yoktu, e-posta adreslerimiz de yoktu, sistem ekranı ve yazışmaları yaptığımız PC farklı bilgisayarlar anlamına geliyordu. Dizüstü bilgisayarlar, dijital fotoğraf makineleri, cep telefonları ile geç yaşlarda tanışmış olsak da, çok çabuk birbirimize alıştık. Outlooku iyi kullanmaya başlamak, excelde makro yazabilmek ya da animasyonlarla dolu bir power point sunum hazırlayabilmek hepimiz için çocuk oyuncağına birkaç yıl içinde dönüştü.
 
Bununla birlikte on beş yaşındaki Emre’ye baktığımda, bilgisayar başında ödev yapıyorum dediğinde aynı anda altı pencereyi açarak çalışabiliyor. (itiraf etmek gerekirse iki pencerede farklı sohbet, bir pencerede de oyun bile oynayabiliyor, ayrıca eş zamanlı olarak fizy.org’dan müzik de indirebiliyor) Emre için internetin olmadığı bir dünya resmi çizebilmek asla mümkün değil, benim neslim içinse zaman zaman acaba kim kime hizmet etmeye başladı, eski internetsiz günler daha mı iyiydi diye sohbet konusu olabilmekte…
Emre’den birkaç yaş büyük, yakın tarihte iş yaşamına başlayacak abi/ ablalara baktığımızda yine dijital teknoloji ile çok erken yaşlarda tanışmış bir nesilden söz ediyor oluyoruz. İnternet ile ana dilini öğrenir gibi tanışmak ile sonradan ikinci yabancı bir dil öğrenir gibi tanışmak arasındaki farkı, yeni nesil çalışmaya başladığında en şiddetli halliye deneyimliyor oluyoruz.

Soru: Stajyerinden daha hızlı mesaj yazabilen kaç tane müdür vardır? 
Bir elin parmaklarını geçmez sayısını bu soruda kullanabiliriz bence, pratik yapmış olmak önemli bir kriterse de, bence en etkili faktör genetik hafıza kayıtlarımızın farklılığı…
Tüm bunların devamında şu anda yönetici olarak çalışanlar bir şekilde yeni nesil ile iş yapmayı öğrenmek durumdalar, çünkü eski yönetim yaklaşımları bu nesil için çok da bir şey ifade etmiyor. Teknoloji ile çok genç yaşlarda çalışmanın yanı sıra değerler arasındaki farklıları da iyi ele alabilmek gerekiyor.
 

 
Eski Nesil
Yeni Nesil
 
 
 
İşten beklentileri
Güvence- bir işe girip emekli olana dek çalışmak
Kendini geliştirmek, farklı insanlarla, kültürlerle bir arada olmak
Genel tutumları
Sabırlı, terfi alabilmek için yıllarca bekleyebilir
Sabırsız, kolay sıkılabilen, hemen yükselmek isteyen
İnandıkları
Sistem ve kurallar
Kendisi
Değerleri
Deneyime saygı ve güç
Özgürlük ve cesaret
Hedefleri
Bir üst pozisyona yükselmek
İnsanlığa hizmet etmek ve keyif almak
Nasıl rahat oldukları
Olmaya alışık oldukları iyi bildikleri ortamlarda
Yeni farklı ortamlarda
Gelişim alanları
Yeni fikirlere açık olmak
Daha az tepkisel olmak

 

Yeni nesil aslında bizim bir üst versiyonumuz, bunu böyle ifade etmek ya da bu cümleyi okumak hoş gelmese de gerçek böyle bir şey, aynen çocukların anne ve babaların bir üst versiyonu olduğu gibi. Eski nesil, kaybolan saygıdan, tepkisiz ve duyarsız yeni nesilden şikayet ederken, yeni nesli ne kadar anlayabiliyor onu sorgulamak gerekiyor. Tipik bir iş görüşmesi örneği ile başlayabiliriz; adaylar genellikle mülakatlara onları işe başladıktan sonraki bir yıl içinde görebileceğiniz en şık takım elbiseleriyle katılırlar. Eski nesil için bu makyajlı görüntü nedeni sorgulanmayan bir olmazsa olmaz kural olabilir. Ancak yeni nesil kıyafetler ile iş performansı arasında bir ilişki kurmakta zorlanmaktadır ve bu konuyu hiç de önemsemediği için sadece bir kravat takmış olmak için, öylesine giyinebilir ve sonuçta pek de uyumsuz bir kıyafetle görüşmeye gelebilir. Çalışma saatleri konusundaki yaptırımları da yeni nesil anlayabilmekte zorluk çekecektir, esnek çalışma saatlerinin iş verimliği üzerindeki etkisini konuşmak iyi bir başlangıç noktası olabilir.

Eski neslin nedenini sorgulamadığı birçok konu artık iş gücüne atılan yeni nesil ile birlikte gündeme gelecektir. Kuruluşlar yeni neslin enerjisi, farklılığı ve yaratıcılığına dayanarak büyümek istiyorlarsa iş güçleri arasındaki bu dengeyi oluşturabilmek ve koruyabilmek için yollar keşfetmelidirler. Kişilerin değerlerini keşfedebilmeleri ve çözüm geliştirmek adına adım atabilmeleri için en etkili itici güç kaynağı yine kendileri olacaktır. Bu nedenle koçluk yaklaşımları olası iletişim kazalarını, işi büyüten fırsatlara dönüştürmek ve sürekliliği sağlamak için en etkili yol olacaktır.  Yeni nesil koçluk aldığında, sihirli “Ne istiyorum?” sorusuna net bir yanıt verebilecek, nasıl ilerleyebileceğine ilişkin bir yol haritası oluşturabilecek, bireysel hedefleri ile kurumsal hedefler arasındaki bağlantıyı güçlendirirken, kendisini daha iyi ifade edebilmenin yollarını keşfedecektir. Eş zamanlı olarak eski nesil koçluk aldığında farklılıkların nasıl büyüme fırsatına dönüşebileceğine, bu süreçte kendi rolünü nasıl tanımlayabileceğine, deneyimlerini yeni nesle aktarırken nasıl bir dil seçeceğine yönelik bireysel hareket planını oluşturacaktır. 
 
Sonuç: Daha mutlu çalışanlar ve daha mutlu kuruluşlar…